Röportaj • 07 Ağustos 2017
Yazar: Adana'da Çocuk Olmak

SONUCUNDA ANNE OLACAKSIN DESELER, YİNE AYNI ŞEYLERİ YAŞARIM

Çiğdem Sezer, namı diğer“Mühendis Anne”. Sosyal medyadan inceleyince ne kadar üretken olduğuna şaşırıyorsunuz, hayran kalıyorsunuz, tanıştığınızda ise hemen içinizin ısındığı insanlardan oluveriyor. Adana’da yaşıyor, endüstri mühendisi, Adana ÜSAM’da (Üniversite Sanayi Ortak Araştırma Merkezi) 16 yıl çalıştıktan sonra, 1,5 yıl önce kendi danışmanlık şirketini kuruyor. Anne olduktan sonra blog yazmaya başlıyor, yazdıklarını www.muhendisanne.com hesabından paylaşıyor. Anne olma hikâyesi ise hayatının dönüm noktası. Tam 7 sene sürüyor, tüp bebek tedavileri, zorlu bir hamilelik dönemi ve doğum. İkizlerini doğurmasına rağmen, ne yazık ki oğlunu ilk günlerinde kaybediyor. Kitabın sonunda oğluna mektubuysa en çok gözümün dolduğu bölüm oldu. Yazma serüveninde en önemli hikâyesi olan “anne olma hikâyesini” herkesle paylaşmak istiyor ve “Kızım Çizdi Ben Yazdım” böyle ortaya çıkıyor. Kitaptaki çizimler kızı Yaren’e ait. Dili çok sade ve akıcı, bir çırpıda okuyacağınız ve sizde iz bırakacak hikâyelerden. Aslında röportajı kitabı okuduktan sonra okursanız, boşlukları dolduracağını göreceksiniz. Çiğdem Sezer’le ilk kitabını ve anneliği konuştuk. Keyifli okumalar.


Çok zor bir dönem geçirmişsiniz, okurken gözlerim doldu, içim acıdı, bence herkes bu hikâyeyi içinde hissedecektir.

İnanın detaylara girseydim, bu kitabın sayfa sayısı çok daha fazla olurdu.Yazarken kendi kendime, yaşadığın negatiflikleri, karşıya çok anlatma dedim ama sonra hikâyemi en yalın haliyle,olduğu gibi anlatmam gerektiğine karar verdim. Çok zorlu bir süreçti gerçekten, böyle şeyler yaşayacağım hiç aklıma gelmezdi. Zaten ben bir şey mi yapıyorum en zoru beni bulur. Zoru yaşıyorum ki bir şeyler öğreniyorum diye düşünürüm.

Ama sorsanız, Çiğdem sonucunda anne olacağını bilsen, yine aynı şeyleri yaşar mısın diye, yaşarım. Belki Eren’i kaybettim ama kızım için yine evet derim.

Bu kitapta vermek istediğim mesaj;hayata negatif bakınca negatif olayları çektiğimizdi. Anne olduktan sonra ise kızımın bana kazandırdığı iki şey oldu. Birincisi pozitif olmak,ikincisi ise yazma tutkumun ortaya çıkmasıdır.

Tüp bebek tedavisi sürecinin başında olan anne adaylarına ne önerirsiniz?

Kesinlikle pozitif düşünmek derim. Tüp bebek tedavisi sürecinde doktoruma sormuştum,“Sizce bu sefer olur mu?” diye, “Bu işin %50’lik kısmı tıbba yani bana, diğer %50’lik kısmı Tanrı’ya ait demişti” kitapta da bahsetmiştim. İşte inanmak ve pozitif düşünmek en önemli şeyler. Ama kolay bir süreç değil. Maddi manevi çok yıpranıyorsunuz. Maddiyi geçtim, her bir olmayışında yıkılmanız çok acı verici. Kendinizi teselli etmeniz zor. Ama bir kapı kapanıyorsa, başka bir kapının açılması için kapanıyordur, her şeyde bir hayır vardır, bunu o anda göremeyebilirsiniz ama bu bakış açısı sizi rahatlatacaktır.

Yaren doğduktan sonra hayatınız nasıl değişti? Çünkü kitap Yaren’in ilk bir senesiyle son buluyor.

Ben işe döndüm. Annem Yaren'e bakmaya başladı. Zor günleri geride bıraktık ve her şey pozitif ilerledi. Çok sevdiğim bir işim olduğu için iyi geldi. Sonra blog yazarlığı yapmaya başladım. Yürümeyi çok severim ona yeniden başladım. Mesela ben kararlarımı yürüyerek alırım. 40 yaşına yaklaşırken kendimi sorgulamaya başladım ve bir aydınlanma yaşadım. 40 yaşının verdiği bir bakış açısı oluyor, artık ben önemliyim fikri oturdu, pozitif bakış açısı gelişti.

Girişimci olma ve kitap yazma hayalim vardı. 16 yıllık kariyerime kendi isteğimle son verdim. Son 7 yıl Adana ÜSAM’da merkez müdürlüğü yapmıştım. Şimdi 1,5 yıldır kendi danışmanlık şirketim var. Zor mu derseniz zor girişimcilik, ama 1,5yıldır kendimi daha verimli, yaratıcı ve mutlu hissediyorum.

Çocuklarınızın isimlerini Yaren ve Eren koymanızın bir hikâyesi var mı?

Daha doğmadan isimlerini düşünmüştüm. Yaren ismini zaten çok seviyordum. Sonra sıra oğluma isim koymaya geldi. Yaren’le uyumlu bir isim olsun istedim. Bir akşam televizyonda Kurtlar Vadisi dizisi var. Ben izlemiyorum, eşim izliyor ama göz ucuyla görüyorum. Başroldeki Elif'in erkek kardeşinin ismi Eren'di. Eren o bölüm vefat etti ve mezar taşının üstünde Eren yazısı gözüme çarptı, eşime hemen isim buldum dedim. Yaren'le Eren ne kadar uyumluydu. Ama ben o ismi mezar taşından buldum. Eren'in ölümünden sonra 1 yıl kendimi suçladım, sen mezarlıktaki bir ismi seçtin ve oğlun vefat etti diye. Bu düşünce bile çok olumsuzdu. Bir arkadaşım bana niye böyle düşünüyorsun, Eren'in kaderi böyleydi, ciğerlerinde bir problem vardı dedi ama hayata bakışınız sizi olumsuza çekiyor.

Annenize olan duygularınızdan çok güzel ve yoğun bahsetmişsiniz, eşinize olan duygularınızı ise daha az dile getirmişsiniz kitapta. Eşiniz annenizi kıskanmıyor mu? 🙂

Siz söyleyince fark ettim. (gülüşmeler) Hiç böyle düşünmemiştim. Annemle ilişkim çok özeldir. Aramızda çok kuvvetli bir bağ vardır. Annemle babam ben üniversite son sınıftayken boşandı. Çok bağlıdır bize, tedavi süreçlerimde, bebeğin ilk ultrasonunda, iğneleri olurken vs hep annem vardı. Anne sen gelme desem aklı kalacak, ben de ona izin verdim. Eşimde annemi kendi annesi gibi benimsedi. Bizim aramızdaki bağı görünce, annem ona kendi oğlu gibi sevgi gösterince, o da bu duruma uyum sağladı.

Aslında ben evlenmeyi düşünmüyordum, kariyerimde ilerlemek istiyordum. 1998 yılında Adana depremi oldu, depremden sonra sokakta oturuyoruz, baktım ki herkesin başında bir baba, bir eş, bir erkek var. Biz annem, ben ve kız kardeşim, erkek kardeşimde askerde. O zaman fark ettim, her aile böyle olacak diye bir şey yok, güzel ailelerde var, güzel evliliklerde var.6 ay sonra eşimle tanıştım. Enerjim değişince bakış açımda değişmişti.

Eşim çok iyi bir babadır. Yaren deyince akan sular durur onun için. 17 yıllık evliyiz. Kitabımı da çok destekledi. Çok soğukkanlı ve işleri iyi yürüten biri, o olmasaydı biz sadece annemle atlatamazdık. Bazen de bu kadar soğukkanlı olma biraz dert et derim, o da sen niye bu kadar dert ediyorsun ki der. Ama ikimizde birbirimizden çok şey öğreniyoruz aslında. Düşündüm de akşam gidiyim tekrar teşekkür edeyim kendisine.

Yaren kitabınızı okudu mu, neler hissetti?

Kitap ilk çıktığında eşim ben kızım Kitapsan’a gittik. Yaren kitabı ilk orada inceledi, dışarı çıktık, başladı ağlamaya. “Kızım ne oldu, çözebileceğimiz bir şey mi?” dedik. “Çözemezsiniz, ben Eren'i tekrar istiyorum, Eren keşke olsaydı” dedi. Bizi görseniz Kitapsan’ın önünde ben ağlıyorum, Fikret ağlıyor, Yaren ağlıyor. Biz oradan mezarlığa gittik, Eren'i ziyaret ettik.

Geçenlerde ise, “Yazar çocuğu olmak çok güzel bir şeymiş” dedi bir gün. Bunu hiç konuşmamıştık kendi söyledi. Nasıl gözlerim ışıl ışıl oldu. Beni çok mutlu etti.

Bundan sonraki projeleriniz neler?

Aslında bu kitaptan önce inovatif çocuklar hakkında bir kitap hazırlamıştım, tam onu bitirmek üzereyken kendi hikâyeme öncelik verdim. Yani bir sonraki kitabım hazır sayılır. Ayrıca Sifigu Bilim Zeka ve Robotik Çocuk Kulübünde SİFİGU ekibi ile birlikte çocuklar için “İnovasyon Atölyesi” düzenliyoruz. Bunun dışında girişimci kadın hikâyeleri de çok ilgimi çekiyor, bloğumda zaman zaman onlara yer vermekten keyif alıyorum.

Evlilik ebeveynlik dengesini nasıl kuruyorsunuz?

O denge bozuluyor zaman zaman (gülüşmeler). İlk yıllar çok zorlandık. Bir baktık ki Yaren’i hayatın merkezine almışız etrafında dönüyoruz. O çemberden çıkmayı öğrendik. Baktık baş başa zaman geçirmiyoruz ki o sizi yıpratıyor. Bunu fark ettiğimizde Yaren 4 yaşındaydı. Önce anne günü, baba günü yaptık. Anne ve kızı gününde baba kendine zaman ayırdı, baba ve kızı gününde anne. Mesela baba kız Kazım Büfe keyfi yaparken, ben bir arkadaşımla kahve içiyorum. Hafta sonu da Cuma veya Cumartesi anne baba saati yapıyoruz. Anneannesinde veya bir arkadaşında kalabiliyor. Evde yalnız kalabileceği günleri bekliyoruz 🙂

Kızınızla birlikte Adana'da yapmaktan en çok hoşlandığınız aktiviteler neler?

Biz doğada olmayı çok seviyoruz. Kızımla ikimizin ortak tutkusu denizdir. Atatürk Parkı’nı çok severiz. Her hafta sonu gideriz. Top götürürüz, kozalak toplarız, çalı çırpı toplarız. Keşke Adana'da daha güzel olanaklar olsa. Akşamları eşimle yürüyüş yapıyoruz, Yaren bizim kadar uzun yürüyemediği için bisikletle eşlik ediyor. Bunu yeni keşfettik, şimdi 8-9 km birlikte yürüyebiliyoruz.

Adana'da çocuk yetiştirmenin en güzel ve kötü yanı?

İstanbul gibi karmaşık bir şehir olmadığı için daha odaklı yaşayabiliyorsunuz. Belli yerlerde belli şeyler var, biliyorsunuz. Etkinlikler çok az. Çocuklar için klasik müzik konseri, bilim müzesi olabilir. Çocukların tarımla uğraşacağı küçük ziraat alanları olsaydı mesela ne güzel olurdu.

 

SONUCUNDA ANNE OLACAKSIN DESELER, YİNE AYNI ŞEYLERİ YAŞARIM” ile ilgili 14 yorum

  1. annesini dünyada hiçbirşeye değişmeyecek biri olarak başka anne-kızlarda da bu ilişkiye tanık olmaktan çok keyif alıyorum . tüp bebek tedavisinin ne kadar güç ve pozitif enerji istediğini çok çok iyi biliyorum. ben çok daha şanslıydım belki ama çiğdem hanımı bu deneyimini yazıya dökerek paylaştığı için tebrik ediyorum ve kitabı okumak için sabırsızlanıyorum 🙂 hayırlı olsun.

  2. Çok kolay gibi görünür ama işin içine girince aslında hamile kalma süreci insanı nasıl yıpratır. Biz de tam tedavi olma sürecine girmişken hamile olduğumu öğrenmiştik. O sürece kadar yaşanan duyguları sizin kadar olmasa da biliyorum. Bu kısa süre bile bizi inanılmaz üzmüştü, yormuştu sizi düşünemiyorum. Ama dediğiniz gibi her yaşanan sıkıntı güzelliklere gebe. Ne güzel ki yaşadıklarınız size bir yazar olarak, başarılı bir girişimci olarak dönüvermiş. Tebrikler, kitabınızı en kısa sürede okuyacağım.

  3. Röportaji okurken bile gozlerim dolu dolu oldu benimde basimdan iki asilama iki ameliyat ve bes tup bebek gecen biri olarak o acilar duygular oyle zorlu bir yolculuk ki buna hazir olup her olumsuz sonucta yikilip yikilip yeniden ayaga kalkmak gibi birsey ozetle benim bu yolcugum istanbula kadar surdu ve besinci denemede ikiz transfer edildi ve bana bir tanesinin fotografi verildi digeri sordumda onu son anda karar verdik resmini cekemedik zaten tutsa tutsa yuzde doksan bu resimdeki tutar demisti doktor bende icimden yukarida Allah var sen nerden bileceksin dedim

  4. O gun verdikleri tek fotografi karnima koyup iki isareti yapip fotograf cekilmistim ve suan ikizlerim oldu selim ve melis adinda dokuz aylik oldular bile sukurler olsun rabbime ikiz oldugunu gorunce bayanlar soruyorlar bende anlatiyorum saklamiyorum cunku o kadar cok destege morale aa tup bebek tedavisiyle bak iste olmus denmesine mutlu sonsuzluklari duymaya o kadar cok ihtiyacimiz var ki
    Cunku kimse soylemiyor bizim cocugumuz olmadi tup bebek yaptik tedaviyle oldu demeye normal yolla oldu demeye utanilmiyor tup bebek demeye utaniliyor iste

    1. Merve hanım, ne mutlu size, Allah sizlere ve çocuklarınıza güzel ömürler nasip etsin.. Tüp bebek tedavisi ile Anne olma hikayelerinin utanılacak hiçbir tarafı yok bence de… Daha çok anlatmak lazım… Çok teşekkürler ilginiz için 🙂

  5. Kitabı okumadım fakat şu kizinizin Eren i istiyorum kısmı…beni çok feci etkiledi.Ikizler arasında hep bir bağ oluyor bunu hep demişimdir… Allah sağ olana uzun ve sağlıklı ömürler versin sevgiler.

Çiğdem SEZER için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.